Here is my story: 1. I practiced medicine at the General Hospital of Vienna in Austria. I received my PhD from the University of Vienna Medical School in 1984. I am Austrian Citizen, Belonger of Turks and Caicos Islands. I was born in Istanbul Turkey, graduated from Austrian school in Istanbul in 1977. 2. In 1987, Magister Oguz Serim, my other Austrian citizen partner, and I set up a tour operator by the name of Gulet Touristik, the largest tour operator in Austria. In 1990, Mr Serim and I founded the first ” All Inclusive Hotel Operator” in Europe, the Magic Life Group (“Magic Life”). Magic Life owned and managed luxury properties in Turkey, Austria, Greece, Tunisia, Spain,Egypt and Bulgaria. In 1997, Mr Serim and I established a further tour operator, Gulet Touropa Touristik. In 2004, we sold Magic Life and Gulet Touristik to the German tourism group TUI AG, one of the world’s largest tour operators. 3. I am widely recognized for my contributions to the travel industry, In 1996 I was lauded as Austria’s “Tourism Manager of the Year” and
in 1997, as “Man of the Year” and
finally on 2006, I have been honored with “State Medal Of Austria”
My partner Oguz has also been provided with the same honor. 4. Mr. Serim and I have founded 2 Austrian Foundations and all proceeds of the Magic Life sale was donated to the Foundations. Foundations owned beneficially Turks Ltd, a Turks and Caicos Islands ordinary company incorporated in the Turks and Caicos Islands (“the TCI”) a British Overseas Territory in the West Indies according advise of our well known lawyers in Providenciales and Miami. The Dellis Cay project 5. My involvement in the TCI dates from early 2005 at which time I was seeking development opportunities for the development company, the O Property Collection Gmbh, Austria which was also owned beneficially by the Austrian 2 foundations . The aim of O Property Collection was to leverage my and my partner Oguz Serim’s successful background in luxury resort development and management. They are highly regarded in that industry. 6. I was introduced to Donatella Zignone Dini, then the owner of Dellis Cay, a private island of 560 acres of which 220 acres were privately owned by one of her companies Dellis Cay Development Company Ltd (DCDC), and the remaining 340 acres TCIG owned in the Turks and Caicos Islands. As of 30 June 2005, Dellis Cay had no Development Agreement, therefore no zoning, no permits, no water, some roads, and an underground electricity line passing through the island. Turks Ltd bought the island for US$18 million.
New York’ta Türk işadamlarının bir gala yemeğinde buluştuğu geçen hafta ‘her şey dahil’ sisteminin yaratıcısı, Magic Life’ın kurucusu Cem Kınay ile karşılaştım. Kınay artık ne Türkiye’de ne de Viyana’da yaşıyor, Miami’ye yerleşmiş. Magic Life’ı satıp, ortağı Oğuz Serim ile birlikte Karayipler’de bir ada satın aldığı günden beri butik, lüks projeler üzerine çalışıyor. New York’taki yemekte Kınay, Türk dostlarıyla uzun uzun hasret giderdi. Viyana’dan dostları Muhtar Kent ve Cem Kozlu ile kucaklaştı, yakın dostu Futbol Federasyonu Başkan Vekili Lütfi Arıboğan ile bir araya geldi. Tabii benim için de gökte ararken yerde bulduğum Cem Kınay ile bir söyleşi yapmak şart oldu. Dünyada ses getirecek bir projeyi tamamlamak üzere olan Kınay’ın ada işine iyice merak saldığı ve yeni bir ada satın aldığını da böylece öğrenmiş oldum…
Magic Life’ı sattınız. Üzülüyor musunuz bu satıştan?
Bu tip konseptler insanlarla yaşıyor ama üzülmüyorum artık. Benim Magic Life projesinin her santimetresinde parmağım, emeğim var.
DEVRİM YAPAMADIM, BİTİRDİM
Bir anda sizinle özdeşleşen bir markayı satınca tabii çok dikkat çektiniz. Niye sattınız gerçekten?
O zaman çok tartışıldı, nasıl oldu da bir anda sattı diye. Ama aslında bir anda da olmadı. Biz Magic Life’ın son beş yılında Almanlarla yani TUI ile ortaktık. Her şey dahili biz başlattık. Ama tabii zaman değişti. İnsanların istekleri değişti. Benim amacım yeni bir devrim yaşatmak, Magic Life’ı 15 yıl sonrasına götürmekti. Zaten Almanlarla 2003’te yaşadığım sıkıntının arkasında bu yatıyordu. Yeni bir Magic Life yapalım. Devrim niteliğinde değişiklikler istiyordum. Ama tabii yüzde 50-50 ortak olunca ve bu ortağı ikna edemeyince olmuyor. Benim durum buydu. Ben de inanmadığım şeyi yapmak istemedim.
Daha butik, daha lüks, daha özel turizm hayaliniz mi Türkiye’den elinizi eteğinizi çekip ta Karayipler’de bir ada satın almaya kadar götürdü sizi?
Aslında Türkiye’de yapmak istedim. Ancak istediğim gibi bir arazi bulamadım. Dünyaca ünlü mimarlarla birlikte bir proje yapmak istiyordum. Buralara niye geldim derseniz… Çünkü şunu söylemeliyim önce. Mütevazı davranmıyorum. 15 yıldır turizm kariyerinde çok iyi bir yere geldim ve Avrupa’da başarılı oldum. Türkiye’yi iyi temsil ettim. Şimdi Amerika’nın bu tarafında bir Türk olarak başarılı olmak benim için bir challenge (meydan okuma) idi. Yeni bir hedefti. O yüzden geldim buralara.
ANTALYA GÜNEY FRANSA GİBİ
Geçmişle bugün arasında ne değişti?
Şu değişti. Magic Life’da 7 bin çalışan vardı. Yılda yaklaşık 500 bin kişi geliyordu tatil yapmaya. Artık bunu yapmayacağımı biliyordum. Özel yerlerde, özel projeler yapmak istedim o nedenle. Dünya konuşsun istiyordum. Dizayn ağırlıklı olsun, dünyanın en iyi mimarları olsun. Nitekim o yoldayım. Şu anda 50 kişiden azız. Her hizmeti dışarıdan alıyoruz..
Türkiye’nin de çok özel yerleri var aslında. Ama nedense biz bir Bodrum’u, Antalya’yı İbiza yapamadık. Sizin bu adada yaptığınız proje Türkiye’de olsaydı turizm için müthiş bir tanıtım olmaz mıydı?
Ben turizmde Türkiye’de misyonumu doldurdum. Katkıda da bulundum. Türkiye, tercihini yıllar önce yaptı. Turizm ülkesi olmak için kitle turizminden yana tercih yapıldı. Ama şimdi diyorum ki keşke bazı özel yerlerde özel şeyler yapsaydık. Sardunya adası gibi. Bodrum’u Bodrum olarak biliyoruz, oysa Bodrum yarımadası olarak bakarsak hâlâ bunu yapabilecek yerler var. Cennet gibi bir Sarıgerme var. Antalya’da batı tarafına giderseniz Güney Fransa gibi çok güzel yerler var. Türkiye planınız var mı?
Daha özel bir turizm için mastır plan yapılması şart. Turizm uzun soluklu bir iş. Sabrınız olacak. Karayipler’de yaptığım gibi çok özel bir projeyi yarın öbür gün biz de yapabiliriz Türkiye’de. Şimdi pil dolduruyoruz. Büyük bir hayalimdir. Türkiye’de çok önemli bir projeye bundan sonra imza atarım. Zaten ayrılmadan önce en büyük hayalim Pera Palas’ı hayata geçirmekti. Ön anlaşma yapmıştım. Ama ekonomik olarak olmadı.
Bu adayı satın aldıktan sonra hemen inşaatlar başlamamış. Niye?
İzinler bir yılımızı aldı tabii. Neticede burası bir muz cumhuriyeti değil. Sistemin çok ciddi işlediği bir yer. Haziran 2008’de ancak başlayabildik projeye. Şimdi bir yıl daha sürer ve ilk bölümü Mart 2010’da açılır. İkinci bölümü de bir yıl sonra biter. İnşaat şirketlerinin yüzde 90’ını Türk şirketleri bu arada.
Adada siz sadece otelin sahibi olarak mı kalacaksınız tüm proje bittiğinde? Dairelerin ve villaların fiyatı ne, bu arada?
Villa ve evleri satıyoruz. Biz sonunda tabii ki otelin ve spa’nın sahibi olarak kalacağız. Anlaşma sağladığımız otel zinciri Mandarin de tüm adayı yönetiyor olacak. Villa sahiplerine de hizmeti Mandarin verecek. Tamamen lüks hayat anlayacağınız. Daireler aşağı yukarı 2.5 ile 3.5 milyon dolar civarında, villalar da büyüklüğüne göre 5 milyon ile 15 milyon dolar arasında.
Hayaliniz gerçekleşmiş oldu mu peki?
Oldu. Burası mimari açıdan herkesin dikkat çektiği bir yer olmaya aday.
Adanın ne kadarlık bir bölümünde inşaat yapıyorsunuz?
Üçte birinde yapıyoruz. Ama tüm proje belli. Zaten bir ev ortalama 8 bin metrekare üzerine kurulu. 40 villa var. Geniş bir golf sahası var. Mimarların çizdiği projelerin prototipleri elimizde olduğu için hangi mimarın adanın hangi bölümünü yapacağına birlikte karar verdik. Şu ana kadar da bu ünlü mimarların dizayn ettiği 50 evi sattık. Dairelerin yüzde 80’ini satıldı. Yani biz projenin birinci fazının çoğunu 2008 başına kadar satmış olduk. İki aydır da ikinci bölümünü satışa çıkardık. Krizden etkilenmediniz mi peki?
750 milyon dolarlık bir proje bu. İşler yavaşladı tabii ki ama satıyoruz biz. Etkilenmiyoruz demek yanlış. Projenin çoğunu sattığımız için inşaata başladık. Yoksa zaten başlayamazdık projeye. İş yaptıkça paramızı alıyoruz. Satın alanlar parasını ödemezse zaten sıkıntı olur, evi bitmez. Bizden ev alanlar zaten iyi durumda olan kişiler. Herkes ödedi. Şu anda çatı katlarına kadar bitirdik evleri. Satın alanlar yüzde 60’ını ödedi bile. Biz çok az banka kredisi kullandık bu arada.
4 yıl önce Atlas Okyanusu’ndaki Turk&Caicos adalarından yüzölçümü 5 milyon metrekare olan birini 50 milyon dolara satın aldınız ve hayallerinizi gerçekleştirmek üzere kolları sıvadınız. Niye peki Turk&Caicos adası?
Ortağım Oğuz Serim ile benim otellerim Akdeniz bölgesindeydi. Ama Viyana merkezli şirketimiz bu bölgelerle hep iş yapıyordu. Turizmin içindeydik. Yani buradaki turizm çevreleriyle yakın ilişkim vardı. Düşünün 1998’de Magic Life varken, bize bu adalarda bir projeyi yönetmemiz için teklif gelmişti. Ben ilk defa o yıl böyle bir adanın varlığını duydum. Biliyorsunuz Turk o adadaki bir kaktüsün adı. Üst kısmı kırmızı fese benziyor. Herhalde diyorlar o zamanlar İspanyol korsan gemilerinde bazı Türkler vardı, adalılar da fesi oradan gördü ve bu ismi koydu. Ama bu adadan bir yer satın almak tesadüf bizim için. Ben satın aldığımda adada kimse yaşamıyordu. Benden önce adanın sahibi bir İtalyan’dı. Bu adalar en özel seyahat yerleri olarak biliniyor. Güzel ve lüks otelleriyle ünlü, Amerikalıların severek gittiği ve daha da önemlisi ev satın aldığı bir yer adalar.
ABD’li müşteriye satmak için burayı tercih ettiniz o zaman?
Bizim projemizin bir kısmı otel, bir kısmı lüks daireler ve bir kısmı da ünlü mimarların yaptığı villalar. Zaten satın alanların büyük bir kısmı ABD’li oldu. Mesela proje henüz tamamlanmadan Hollywood yıldızlarından Michael Douglas ve Catherine Zeta Jones çiftine 14 milyon dolarlık bir ev sattık. İsteyen ev satın alıyor projeden, daha sonra oturmayacaksa da otel o evleri de işletiyor. Peki bu proje bittiğinde ne yapacaksınız?
Bizim şu anda önümüzdeki 10 yıl için 2-3 projemiz hazır vaziyette. Biz bu ada işini çok iyi öğrendik. İkinci adamızı da satın aldık Karaipler’de. Ama nerede olduğunu şu anda söylemek istemiyorum. Yeni projemize çalışmaya çoktan başladık. Bu bölgede yeni projeler yapacağız.
Mimarlardan sizi en çok kim etkiliyor?
En çok etkilendiğim Zaha Hadid’in beyni. Her şeye tamamen farklı bakıyor. İkincisi ise, Japon mimarlar. Biri spa’yı yapıyor. Japon kültürü ve mimarinin Karaip’e yaklaşımı. Müthiş bir şey oluyor. Adanın bir bölümünü suyun üzerinde yapıyoruz. Orayı Singapur’da yaşayan bir İngiliz mimar yapıyor.
Ünlü mimarlar çizdi, Miami Üniversitesi sergiye 5 ünlü mimarı nasıl bir araya getirdiniz?
Daha adayı satın almadan önce bu mimarlara gittim. Projemi anlattım. O Property Collection diye bir şirket kuruyorum ve çok özel bir proje yapıyorum dedim ve hepsinden bir villa ve otel tasarlamalarını istedim. Hepsi gerçekten dünyaca tanınmış mimarlar. Iraklı Zaha Hadid, Japon Kengo Kuma ve Shegeru Ban, Singapurlu Carl Ettensperger, İngiliz David Chipperfield ve İtalyan Piero Lissoni adada ev tasarlayan mimarlar. Mimarlar 6 ay çalıştı. Düşünün birbirleriyle çalışan insanlar değil bu mimarlar ama ben bir araya getirdim. Mimarların çizdiği proje öylesine beğenildi ki Miami Üniversitesi’nden sergi için davet aldık. Kasım ayında proje sergilenecek. Bu röportajı 7 Haziran 2009 da Sabah gazetesinde Şelale Kadak yayınladı. http://www.sabah.com.tr/Ekonomi/2009/06/07/cem_kinay_karayiplerde_ikinci_adasini_da_aldi
AVUSTURYA’nın başkenti Viyana’da iki arkadaşıyla kurduğu turizm şirketiyle Türkiye, Tunus, Yunanistan ve Mısır’a kadar uzanan Magic Life markasını yaratan, daha sonra TUI’ye satan Cem Kınay, 2005 yılında Karayipler’deki Turks and Caicos adalarına yöneldi.
Donatetella Zingane Dini’ye ait Dellis Cay Adası’nı 18 milyon dolara satın aldı. Hedefi, adada lüks otel, rezidans ve villalar yapmaktı. İngiltere’nin kontrolünde olan Turks and Caicos Adaları’nda ayrıca bir hükümet de vardı. Dellis Cay Adası’nı satın aldığı Donatella Zingane Dini, Cem Kınay’a öneride bulundu:
– Turks and Caicos Başbakanı Michael Misick’le sizi tanıştırmak isterim.
Kınay, 600-700 milyon dolar yatırım yapacağı adalar ülkesinin Başbakanı’yla tanıştırılma önerisine sıcak baktı. Tanışma sonrasında bir yandan yatırım için kolları sıvarken, diğer taraftan adalar ülkesinde seçim gündeme geldi. Başbakan Misick’in ekibi, seçim kampanyasına maddi destek istedi, Kınay avukatlarına sordu:
– Başbakan’ın seçim kampanyasında maddi yardımda bulunmak Turks and Caicos yasalarına uygun mudur?
Avukatlar yasal açıdan sakınca olmadığını bildirdi. Bunun üzerine Cem Kınay, Başbakan’ın seçim kampanyası çerçevesinde 500 bin doları verdi. Bu rakamı şirket kayıtlarına da yansıttı. Dellis Cay Adası’ndaki yatırım için hazırlıklarını sürdürürken, Turks and Caicos hükümeti bir teklif yaptı:
– Joe Grant Adası’nı da size verelim.
Pazarlık yapıldı, o adayı da 3.2 milyon dolara aldı. Böylece, Turks and Caicos’ta iki ada sahibi oldu. İşletme için Mandarin Orient’le anlaşan Kınay, 2008 haziran ayında temel atıp inşaata başladı.
Temmuz ayında ise İngiltere, Turks and Caicos’a dönük bir araştırma komisyonu görevlendirdi. Komisyon, Başbakan Misick’in seçim kampanyasında aldığı yardımları ve adalardaki bazı rüşvet, yolsuzluk olaylarını araştırmaya başladı. 2009 Şubat ayında Başbakan’ın kampanyasında destek verenlerin listesi Komisyon’a gitti, o gün ilk kez adları resmen geçti.
Kınay, bunun üzerine 2009 Mart ayında İngiltere’ye gitti, bir avukatlık ofisiyle anlaştı. Çünkü, İngiltere’nin oluşturduğu Komisyon Turks and Caicos’ta araştırma yapıyor, suçlamalar sızıyor, ancak Cem Kınay ve şirketinin yöneticilerine kimse birşey sormuyordu. İngiltere’deki avukatlık ofisi Komisyon’a bir mektup yazdı:
– Cem Kınay, araştırmalarınızda kendisini ilgilendiren konularda yardıma hazırdır.
Komisyon’dan 2-3 ay sonra yanıt ulaştı:
– Taşınma yaşadık. O nedenle geç yanıt verdik. Eğer gerekirse sizinle görüşme yaparız.
Avukatlık ofisi Komisyon’un yanıtını pek sevmedi:
– Cem Bey, öyle anlaşılıyor ki Komisyon düzenleyeceği rapora sizin adınızı da koyacak.
Bunun üzerine 2009 Haziran ayında Kınay’ın avukatları Turks and Caicos’ta mahkemeye başvurup, tedbir istedi:
– Komisyon’un açıklayacağı raporda bizim ismimiz yer alırsa, bu bölüm kamuoyuna açık tutulmasın.
Mahkeme tedbir kararı verdi. Ancak, her nasıl olduysa İngiltere’nin atadığı Vali, söz konusu raporu internet sitesinde yayınladı. 8 saat sonra, “teknik hata yaptık” diyerek yayından çekti.
Ancak, söz konusu 8 saat, Cem Kınay’ın adını “rüşvetçi”ye çıkarmaya yetti… Ekim 2009’da da İngiltere, söz konusu soruşturma için Turks and Caicos’a bir süper savcı tayin etti. Kınay, Kasım 2009’da özel savcıdan randevu alıp, kendi penceresinden olanı biteni anlattı…
2011’e kadar bu konudaki sesler kesildi. Bu dönemde Kınay’ın avukatları 4-5 kez Komisyon’a “İfade verelim” diye başvuruda bulundu. Ekim 2011’de, İngiltere’nin İstanbul’daki Başkansolosluğu’na giderek ifadesini verdi.
Derken 10 Temmuz 2012’de İngiltere ve Turks and Caicos yönetimi, Cem Kınay’ın da aralarında bulunduğu bazı kişiler hakkında “Kırmızı Bülten” çıkarttırdı… Bu bülten Kınay için dünyanın 190 ülkesinde “yakalama emri” anlamına geliyordu…
Kınay, 500 bin dolarlık seçim yardımıyla üzerine yapışan, “rüşvet veren” damgasını nasıl sileceğinin yollarını araştırırken, şimdi de 190 ülkede “aranan adam” listesine girdi…
Şimdi bir yandan her an ifade vermeye, dava açılırsa mahkeme karşısına çıkmaya hazır beklerken, diğer taraftan “Kırmızı Bülten”den çıkmanın yollarını arıyor…
Bunun temel yolunun hükümetin desteğini alabilmekten geçtiğini biliyor…
Interpol’un aradığı adamın işlerini devralan çıkar mı
TURKS and Caicos’daki projesi “rüşvet verdin” suçlamasıyla 2 yılı aşkın süredir yarım şekilde duran Cem Kınay’ı yakın çevresi çözüme dönük uyardı:
– Projeyi bu haliyle birilerine devretseniz…
Kınay için bu formül pek işleyecek gibi görünmüyordu:
– 10 Temmuz’a kadar rüşvet verdiğime dönük suçlama vardı. Şimdi buna “Kırmızı Bülten”le aranmak da eklendi. Bu halde kiminle işin devri için görüşebilirim.
Trinidad bankası krediyi kesince inşaat durdu, villa alanlar anında davayı açtı
CEM Kınay’ın adı Turks and Caicos’ta “rüşvet verenler” listesine girince Trinidad merkezli TTUTC adlı banka anında karşısına dikildi:
– Rüşvet verdiniz mi?
Kınay, bankanın kredi komitesinin defalarca yinelediği soruya hep aynı yanıtı verdi:
– Rüşvet vermedim. Başbakan’ın seçim kampanyasına maddi destek verdim. Bu, şirketimizin kayıtlarında da yer alıyor.
Krediyi inşaat ilerledikçe kullandıran banka, eylül ayında kullandırması gereken 7 milyon dolarlık dilimi durdurdu. Böylece Türk müteahhitlerin yürüttüğü, 500’e yakın Türk personelin çalıştığı, malzemelerin bir bölümünün Türkiye’den gittiği inşaat da yarım kaldı.
Cem Kınay’ın projede yer alan villardan sattığı çoğu ABD’li müşterler, inşaatın durması üzerine kalan ödemelerini durdurup, paralarının iadesi için New York’ta dava açtı.
New York’taki mahkeme Cem Kınay’ı haklı buldu:
– İnşaati Kınay’ın elinde olmayan nedenlerle durmuştur…
Villa müşterileri bu kez Trinidad merkezli bankaya hesap sormaya başladı:
– Villaları almak üzere imzaladığımız kontratlarda bankanızın, “Bu proje bizim güvencemizde yürüyor” belgeleri vardı. O halde banka paralarımızın iadesini üstlensin.
Böylece 2009 Eylül ayından beri Dellis Cay’deki projede işler dondu, çivi çakılmaz oldu…
Joe Grant Adası’nı ‘ucuza kapattın’ davası da sürüyor
TURKS and Caicos’ta Cem Kınay’ı sıkıştıran tek konu, seçim kampanyasına maddi yardımın “rüşvet” sayılması değildi. Ada hükümetinin, “Siz alın” diyerek 3.2 milyon dolara sattığı Joe Grant Adası konusunda da dava açıldı:
– Bu ada Cem Kınay’a peşkeş çekildi. Ada çok ucuza satıldı…
Kınay, bu davada şu savunmayı geliştirdi:
– Ben Kraliçe’nin mülkü sayılan Joe Grant Adası’nı İngiltere’nin atadığı valinin onayıyla aldım. Fiyatı belirleyen de valinin atadığı şirketti.
Yakın çevresi Kınay’a bu adayı iade etmesini önerdi:
– Sonuna kadar direneceğim. Mahkemenin kararını bekleyeceğim.
Dosya Avusturya’ya ulaştı kaçmam, hesabımı veririm
İNGİLTERE ile Turks and Caicos yönetiminin çıkardığı “Kırmızı Bülten” üzerine Cem Kınay, artık pek bağlantısı kalmasa da Interpol dosyasının Avusturya’ya ulaşıp, ulaşmadığını soruşturdu ve yanıtı aldı:
– Avusturya’ya ulaşmadı.
Ekibi bu kez Türkiye’deki durumu yokladı:
– Henüz dosyanın Türkiye’ye ulaşıp ulaşmadığına dair bir bilgi yok.
Yakın çevresi Cem Kınay’a sordu:
– Dosya Türkiye’ye ulaşırsa ne yapacaksınız?
Kınay’ın yanıtı çok net oldu:
– Benim kaçak yaşamam söz konusu değil. Turks and Caicos’ta İngiltere’nin siyasi operasyonuna kurban gittim. Çağırırlarsa gider ifademi veririm. Dava açılırsa da kendimi savunurum.
Cem Kınay, arkadaşlarıyla birlikte imza attığı Magic Life markasını yaratma başarısını Turks and Caicos’da farklı şekilde yinelemeyi planlarken üzerine “rüşvet” damgası yapıştı, adı “Kırmızı Bülten”e girdi…
Bakalım bu badireyi atlatabilecek mi?
Bu yazı Vahap Munyar tarafından 20.07.2012 tarihinde Hürriyet’te yayınlandı.
Turks ve Caicos’ta siyasi darbe yaşandı her şey tepetaklak oldu
Demet CENGİZ BİLGİN16 Ekim 2011
Turks ve Caicos’ta siyasi darbe yaşandı her şey te
Büyük başarı kazandığı Magic Life tatil köyü zincirini 2004’te TUI’ye sattı. 1997’de Avusturya’da yılın adamı seçildi, 2006’da Avusturya Cumhurbaşkanı ona devlet nişanı verdi. Hakkında onlarca başarı öyküsü yazıldı. 2005’te rüya bir proje yapmak için gittiği Turks ve Caicos Adaları’nda ismi bir rüşvet skandalına karışınca her şey altüst oldu. Dellis Cay’ın sahibi Cem Kınay iki yıllık sessizliğini bozdu
Turks ve Caicos adalarında bu projeye nasıl başladınız?
– 20 yıllık tecrübemle rüya bir proje hayal ettim. Magic Life ile çok başarılı olmuştum. Yeni ve daha büyük bir başarı hedefliyordum.
Yeni bir başarı isterken neler ters gitti?
– 2008 krizi çıkınca projeyi küçültüp maliyetleri azaltarak önlemlerimizi almıştık. Ancak öngöremediğimiz siyasi gelişmeler ortaya çıktı. Karayipler’deki bu adalar İngiltere’ye bağlı. İngiltere, adalarda rüşvet soruşturması başlattı. Başbakan, aldığı siyasi bağışların listesini mahkemeye verdi. Siyasi bağışlar ABD gibi birçok ülkede de var ve yasal. Biz de resmi yollardan banka kanalıyla bir bağış yapmıştık. Resmi bağış yapmış bir şirket olarak ismimizin rüşvet verenler listesinden çıkarılması için dava açtık. Mahkeme başkanı bizi haklı buldu. Ama İngiltere’nin adaya atadığı vali, hukukuz bir iş yaparak ismimizin geçtiği listeyi internette yayınladı.
Sonra işler kontrolden çıktı…
– Kredi aldığımız banka rahatsız oldu. Bizden ev almış kişiler ödemelerini kesti. Sonra banka işimize el koydu. İnşaat durdu. Birkaç ayda her şey tepe taklak oldu. İngiliz hükümetiyle karşı karşıya gelmek, bir devletle kavga etmek istemiyorum! Sadece hakkımı arıyorum. Turks ve Caicos’ta parlamento kapatıldı, partiler feshedildi, iki yıldır hükümeti valinin atadıkları götürüyor. Siyasi bir darbe yaşandı. Ben de bu olayların politik kurbanıyım. Şu anda davalarım sürüyor. Biz ve bizden ev alanlar 100’er milyon dolarlık bir zararla karşı karşıya.
Projeyi bitirmek istiyor musunuz?
– Bankayla, hükümetlerle anlaşıp projeyi bitirmek, bize güvenip yatırım yapanları mağdur etmemek için iki yıldır uğraşıyorum. Dünyadaki en zor şey aklanmaya çalışmak. Maddi zararın yanında itibarım da zedelendi. Yasal haklarımı almak, temize çıkmak istiyorum. Bir başarı hikâyesiyken büyük bir talihsizlik yaşadım.
Başarıyı da başarısızlığı da gördünüz. Neler değişiyor?
– Her şey iyi giderken etrafınız çok kalabalık. İşler ters gidince kalabalık dağılıyor, cömertlik azalıyor. Gerçek dostları böyle zamanlarda anlıyorsunuz. Ama ben hâlâ şanslı biri olduğumu düşünüyorum. Bu tecrübe de bana artı bir değer katacak.
KARİYER
Doktordum turizmci oldum
· Çocukken hep doktor olmak isterdim.
· Ağrı Alparslan İlkokulu’nu bitirdim. 1977’de Avusturya Lisesi’nden, 1984’te Viyana Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun oldum.
· Viyana Üniversitesi hastanesinde doktorluk (1987-1990) ilk işimdi. İlk parayı doktor olarak kazandım.
· 1990-2001 arası Gulet Touristik, 1990-2004 arası Magic Life Hotels kurucusu ve CEO’suydum.
· 2005’te Turks ve Caicos Adaları’nda Dellis Cay’ın kurucu ve CEO’su oldum.
TOPLANTI
Skype ve Facetime ile 10 dakika
· Eskiden hemen her gün toplantı yapardım. Son dönemde Skype ve Facetime üzerinden yapıyorum.
· Eskiden ideal süre bir saatti artık internet dünyasında 10 dakika.
· Geçmişte daha çok konuşurdum. Tecrübe kazandıkça daha çok dinleyip son sözü söylemeyi öğrendim.
· Toplantı uzarsa çok sıkılırım ve hemen iPad’imi kullanmaya başlarım.
· Magic Life zamanında değişik yerlerde gece kalmalı kamp yapardık.
BESLENME
Karım ve çocuklarıma yemek yapıyorum
· Bir beslenme disiplinim olması lazım ama yok.
· Mantı, balık ve kebap yemeyi çok severim. Yemediğim pek bir şey yok.
· Kahvaltıda beyaz peynir, öğlen çorba, akşam yemeklerindeyse balık veya et yerim.
· Bir numaram Türk mutfağı. İki numaram ise İtalyan mutfağı.
· Bekârken hep yemek yapardım. Şimdi sadece karımı ve çocukları mutlu etmek için pişiriyorum.
GÜNE BAŞLARKEN
Facebook ve Twitter’a göz atarım
· 07.30’da kalkarım. Sekiz saat kadar uyurum.
· Kesinlikle sabah insanı değilim. İlk toplantı veya görüşmemi 10.00’dan önce asla yapmam.
· Sabahları işe gitmeden espresso içiyorum. Çocuklarımı okula gönderiyorum, gazete ve iPad’den dünyada neler oluyor ona bakıyorum. Facebook ve Twitter’a göz atıyorum.
· Bazen de sabah erken motora binip yarım saat dolaşıyorum.
SPOR
Harley, yoga ve golf
· Benim için spor şu üç kelime: Harley, yoga ve golf.
· Her gün Harley motosikletime binerim.
· Haftada iki kere yoga yaparım.
· Haftada bir kez de golf oynarım.
· Öğrencilik yıllarımda futbol ve tenise düşkündüm.
· Boks ve parasailing yapmak istiyorum.
TATİL
En çok Türkiye ve Bodrum
· Senede iki-üç kere tatile giderim.
· Dünyanın birçok yerine giderim ama en çok Türkiye ve Bodrum’u severim.
· Kışın ters mevsim nedeniyle Turks ve Caicos adalarına gitmeyi severim.
· Yazlık ev dışında tekne, otel, bütün tatilleri severim.
· Muhakkak ailece tatile gideriz. Ailenle paylaştığın, zevk aldığın tatil en güzeli.
· Tek istisna Mehmet Bayraktar ile iki sene önce yalnız Bhutan’a gittik.
OTOMOBİL
Miami’de şımardım ama arabam yok
· Otomobillere çok düşkünüm.
· İlk otomobilim kaplumbağa tabir edilen Volkswagen’di.
· Arabamı tasarıma göre seçerim.
· Miami’de çok ucuz olduğu için arabalar konusunda çok şımarmıştım. Şu anda arabam yok.
· Devirli ve hızlı kullanırım.
· Şoförüm yok. Şoför olursa da hep önde otururum.
MEKÂN
Hep aynı yerlere giderim
· Balık restoranlarını tercih ederim.
· Gidilen mekânda en çok lezzet ve atmosferi önemserim.
· Hep aynı yerlere giderim, çok konservatifim bu konuda.
· İstanbul’da Tarabya Kıyı (Yorgo Ağabey), Eftalya (Vedat, Orhan) ve
İskele Restaurant (Turhan Ağabey),
Reina (Mehmet Ağabey).
· Viyana’da Cafe Imperial de müdavimi olduğum yerlerden.
HOBİ
iPod’umda 15 bin şarkı var
· iPod’umda 15 bin parça var. New age, dünya müzikleri, klasik müzik…
· Tarih ve politikayla ilgili kitaplar okurum. En son Elif Şafak’ın ‘İskender’ini okudum. Müthişti; filmi yapılmalı.
· Kitapları da artık iPad’de arşivliyorum.
· 53 yaşındayım, 60’ımda sanat eseri koleksiyoneri olacağım.
· Hindistan’da ve Sahra Çölü’nde motor kullanmak isterdim.
Bu röportaj 16.Ekim.2011 tarihinde Demet Cengiz tarafından Hürriyet’te yayınlandı.
http://www.hurriyet.com.tr/pazar/18997704.asp