20.07.2012 ,Hürriyet
AVUSTURYA’nın başkenti Viyana’da iki arkadaşıyla kurduğu turizm şirketiyle Türkiye, Tunus, Yunanistan ve Mısır’a kadar uzanan Magic Life markasını yaratan, daha sonra TUI’ye satan Cem Kınay, 2005 yılında Karayipler’deki Turks and Caicos adalarına yöneldi.
Donatetella Zingane Dini’ye ait Dellis Cay Adası’nı 18 milyon dolara satın aldı. Hedefi, adada lüks otel, rezidans ve villalar yapmaktı. İngiltere’nin kontrolünde olan Turks and Caicos Adaları’nda ayrıca bir hükümet de vardı. Dellis Cay Adası’nı satın aldığı Donatella Zingane Dini, Cem Kınay’a öneride bulundu:
– Turks and Caicos Başbakanı Michael Misick’le sizi tanıştırmak isterim.
Kınay, 600-700 milyon dolar yatırım yapacağı adalar ülkesinin Başbakanı’yla tanıştırılma önerisine sıcak baktı. Tanışma sonrasında bir yandan yatırım için kolları sıvarken, diğer taraftan adalar ülkesinde seçim gündeme geldi. Başbakan Misick’in ekibi, seçim kampanyasına maddi destek istedi, Kınay avukatlarına sordu:
– Başbakan’ın seçim kampanyasında maddi yardımda bulunmak Turks and Caicos yasalarına uygun mudur?
Avukatlar yasal açıdan sakınca olmadığını bildirdi. Bunun üzerine Cem Kınay, Başbakan’ın seçim kampanyası çerçevesinde 500 bin doları verdi. Bu rakamı şirket kayıtlarına da yansıttı. Dellis Cay Adası’ndaki yatırım için hazırlıklarını sürdürürken, Turks and Caicos hükümeti bir teklif yaptı:
– Joe Grant Adası’nı da size verelim.
Pazarlık yapıldı, o adayı da 3.2 milyon dolara aldı. Böylece, Turks and Caicos’ta iki ada sahibi oldu. İşletme için Mandarin Orient’le anlaşan Kınay, 2008 haziran ayında temel atıp inşaata başladı.
Temmuz ayında ise İngiltere, Turks and Caicos’a dönük bir araştırma komisyonu görevlendirdi. Komisyon, Başbakan Misick’in seçim kampanyasında aldığı yardımları ve adalardaki bazı rüşvet, yolsuzluk olaylarını araştırmaya başladı. 2009 Şubat ayında Başbakan’ın kampanyasında destek verenlerin listesi Komisyon’a gitti, o gün ilk kez adları resmen geçti.
Kınay, bunun üzerine 2009 Mart ayında İngiltere’ye gitti, bir avukatlık ofisiyle anlaştı. Çünkü, İngiltere’nin oluşturduğu Komisyon Turks and Caicos’ta araştırma yapıyor, suçlamalar sızıyor, ancak Cem Kınay ve şirketinin yöneticilerine kimse birşey sormuyordu. İngiltere’deki avukatlık ofisi Komisyon’a bir mektup yazdı:
– Cem Kınay, araştırmalarınızda kendisini ilgilendiren konularda yardıma hazırdır.
Komisyon’dan 2-3 ay sonra yanıt ulaştı:
– Taşınma yaşadık. O nedenle geç yanıt verdik. Eğer gerekirse sizinle görüşme yaparız.
Avukatlık ofisi Komisyon’un yanıtını pek sevmedi:
– Cem Bey, öyle anlaşılıyor ki Komisyon düzenleyeceği rapora sizin adınızı da koyacak.
Bunun üzerine 2009 Haziran ayında Kınay’ın avukatları Turks and Caicos’ta mahkemeye başvurup, tedbir istedi:
– Komisyon’un açıklayacağı raporda bizim ismimiz yer alırsa, bu bölüm kamuoyuna açık tutulmasın.
Mahkeme tedbir kararı verdi. Ancak, her nasıl olduysa İngiltere’nin atadığı Vali, söz konusu raporu internet sitesinde yayınladı. 8 saat sonra, “teknik hata yaptık” diyerek yayından çekti.
Ancak, söz konusu 8 saat, Cem Kınay’ın adını “rüşvetçi”ye çıkarmaya yetti… Ekim 2009’da da İngiltere, söz konusu soruşturma için Turks and Caicos’a bir süper savcı tayin etti. Kınay, Kasım 2009’da özel savcıdan randevu alıp, kendi penceresinden olanı biteni anlattı…
2011’e kadar bu konudaki sesler kesildi. Bu dönemde Kınay’ın avukatları 4-5 kez Komisyon’a “İfade verelim” diye başvuruda bulundu. Ekim 2011’de, İngiltere’nin İstanbul’daki Başkansolosluğu’na giderek ifadesini verdi.
Derken 10 Temmuz 2012’de İngiltere ve Turks and Caicos yönetimi, Cem Kınay’ın da aralarında bulunduğu bazı kişiler hakkında “Kırmızı Bülten” çıkarttırdı… Bu bülten Kınay için dünyanın 190 ülkesinde “yakalama emri” anlamına geliyordu…
Kınay, 500 bin dolarlık seçim yardımıyla üzerine yapışan, “rüşvet veren” damgasını nasıl sileceğinin yollarını araştırırken, şimdi de 190 ülkede “aranan adam” listesine girdi…
Şimdi bir yandan her an ifade vermeye, dava açılırsa mahkeme karşısına çıkmaya hazır beklerken, diğer taraftan “Kırmızı Bülten”den çıkmanın yollarını arıyor…
Bunun temel yolunun hükümetin desteğini alabilmekten geçtiğini biliyor…
Interpol’un aradığı adamın işlerini devralan çıkar mı
TURKS and Caicos’daki projesi “rüşvet verdin” suçlamasıyla 2 yılı aşkın süredir yarım şekilde duran Cem Kınay’ı yakın çevresi çözüme dönük uyardı:
– Projeyi bu haliyle birilerine devretseniz…
Kınay için bu formül pek işleyecek gibi görünmüyordu:
– 10 Temmuz’a kadar rüşvet verdiğime dönük suçlama vardı. Şimdi buna “Kırmızı Bülten”le aranmak da eklendi. Bu halde kiminle işin devri için görüşebilirim.
Trinidad bankası krediyi kesince inşaat durdu, villa alanlar anında davayı açtı
CEM Kınay’ın adı Turks and Caicos’ta “rüşvet verenler” listesine girince Trinidad merkezli TTUTC adlı banka anında karşısına dikildi:
– Rüşvet verdiniz mi?
Kınay, bankanın kredi komitesinin defalarca yinelediği soruya hep aynı yanıtı verdi:
– Rüşvet vermedim. Başbakan’ın seçim kampanyasına maddi destek verdim. Bu, şirketimizin kayıtlarında da yer alıyor.
Krediyi inşaat ilerledikçe kullandıran banka, eylül ayında kullandırması gereken 7 milyon dolarlık dilimi durdurdu. Böylece Türk müteahhitlerin yürüttüğü, 500’e yakın Türk personelin çalıştığı, malzemelerin bir bölümünün Türkiye’den gittiği inşaat da yarım kaldı.
Cem Kınay’ın projede yer alan villardan sattığı çoğu ABD’li müşterler, inşaatın durması üzerine kalan ödemelerini durdurup, paralarının iadesi için New York’ta dava açtı.
New York’taki mahkeme Cem Kınay’ı haklı buldu:
– İnşaati Kınay’ın elinde olmayan nedenlerle durmuştur…
Villa müşterileri bu kez Trinidad merkezli bankaya hesap sormaya başladı:
– Villaları almak üzere imzaladığımız kontratlarda bankanızın, “Bu proje bizim güvencemizde yürüyor” belgeleri vardı. O halde banka paralarımızın iadesini üstlensin.
Böylece 2009 Eylül ayından beri Dellis Cay’deki projede işler dondu, çivi çakılmaz oldu…
Joe Grant Adası’nı ‘ucuza kapattın’ davası da sürüyor
TURKS and Caicos’ta Cem Kınay’ı sıkıştıran tek konu, seçim kampanyasına maddi yardımın “rüşvet” sayılması değildi. Ada hükümetinin, “Siz alın” diyerek 3.2 milyon dolara sattığı Joe Grant Adası konusunda da dava açıldı:
– Bu ada Cem Kınay’a peşkeş çekildi. Ada çok ucuza satıldı…
Kınay, bu davada şu savunmayı geliştirdi:
– Ben Kraliçe’nin mülkü sayılan Joe Grant Adası’nı İngiltere’nin atadığı valinin onayıyla aldım. Fiyatı belirleyen de valinin atadığı şirketti.
Yakın çevresi Kınay’a bu adayı iade etmesini önerdi:
– Sonuna kadar direneceğim. Mahkemenin kararını bekleyeceğim.
Dosya Avusturya’ya ulaştı kaçmam, hesabımı veririm
İNGİLTERE ile Turks and Caicos yönetiminin çıkardığı “Kırmızı Bülten” üzerine Cem Kınay, artık pek bağlantısı kalmasa da Interpol dosyasının Avusturya’ya ulaşıp, ulaşmadığını soruşturdu ve yanıtı aldı:
– Avusturya’ya ulaşmadı.
Ekibi bu kez Türkiye’deki durumu yokladı:
– Henüz dosyanın Türkiye’ye ulaşıp ulaşmadığına dair bir bilgi yok.
Yakın çevresi Cem Kınay’a sordu:
– Dosya Türkiye’ye ulaşırsa ne yapacaksınız?
Kınay’ın yanıtı çok net oldu:
– Benim kaçak yaşamam söz konusu değil. Turks and Caicos’ta İngiltere’nin siyasi operasyonuna kurban gittim. Çağırırlarsa gider ifademi veririm. Dava açılırsa da kendimi savunurum.
Cem Kınay, arkadaşlarıyla birlikte imza attığı Magic Life markasını yaratma başarısını Turks and Caicos’da farklı şekilde yinelemeyi planlarken üzerine “rüşvet” damgası yapıştı, adı “Kırmızı Bülten”e girdi…
Bakalım bu badireyi atlatabilecek mi?
Bu yazı Vahap Munyar tarafından 20.07.2012 tarihinde Hürriyet’te yayınlandı.